Ara

Ay

Ekim 2015

DENGELİ BESLENME: Problem Çözümünde, Yol Göstermede YASAKLARIN Değil, Özgürlüklerin Altı Çizilmeli

 

Örneğin; yeme problemi olan çocuğunuz var. Herşeyi çok yiyor, kötü besleniyor. Çikolatalar, cipsler, pilavlar. Bunları yerse başına neler geleceğine dair uzun bir konuşma yapmak yerine açken, onun isteklerinide gözden geçirerek, “süt içersen daha güzel uzarsın” “ et yersen, adalelerin daha sağlıklı gelişir” gibi temeli de olan bilgiler verilmeli. Lahana verip “süt dişlerin kolay dökülecek” derseniz. 3-4 yıl sonra tüm söylediklerinizin yalan ve avutmaya yönelik  olduğunu düşünebilir. Dengeli Beslenme kişinin hem fizyolojisi hem de ruh sağlığı için oldukça önemlidir. Çocuklukta kazanılan yeme alışkanlıklarındaki hatalar, ileride yeme bozuklukları başlığı altındaki obezite, anoreksiya nervosa, blumia gibi hastalıklara yol açabilir.

Okula yeni başlayan ve okul korkusu olup okulda bahçede beklemenizi söyleyen çocuğunuza “gitmek zorundayım” demek yerine “sonra geleceğim” demek daha yapıcı ve umut verici.

Yemek yeme kontrolünü sağlayamayan kendinizseniz yerine “yememeliyim, asla yiyemeyeceğim” düşüncesi sizi daha çok acıktırır. “ Yiyeceğim ama daha sonra” düşüncesi ise sizi sakinleştirir. Kaldı ki her uyanık insan 4 saatte bir beslenmelidir.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

BOZULAN UYKU HİJYENİMİZ

İnsanın uyku- uyanıklık döngüsü ( sirkadian ritim) vardır. Kişilere göre değişkenlik gösterir. Kimisi erken yatar sabah berrak bir ruhsal yapı ile uyanır. “Tavuk tipi” uykuya sahip bireylerdir. Kimiside baykuş tipi olup gece yaşamayı sever ve sabah kalkamaz. Sabah huysuz aksi, verimsiz biri olup öğleden sonra açılır. Hangi tipe sahip olursanız olun aynı saatte yatıp kalkmaya çalışmak gün içi verimliliğinizi arttıracaktır. Milyon yıllardır insanoğlu gün ışığı ile yatıp kalkarken bu yüzyılda elektrik ile başka bir çağa geçtik. Ondan sonra da tv ile uyuyanlar, sabaha kadar tv si açık olanlar… uyku geç saate kaymaya meyillidir. Bir Pazar günü keyif yapıp  1 saat geç kalkarsanız akşamına 1 saat geç uyursanız, Pazartesi sendromu yaşarsınız, tüm dünyada tanımlanmıştır. Tekrar ritminizin düzenlenmesi Salı akşamı gerçekleşir ve nihayet en verimli gün çarşambadır denir. Düzenli bir iş yaşamı olmayanların uyku düzeni daha bozuk ve sağlıksızdır saat 14 te kalkan bazı ev kadınları…

Bir danışandan notlar: 28 yaşında evlenene kadar baykuş tip uyku düzenim ve sabah erken kalkma mecburiyetim sebebi ile düzensiz ve az uyurdum ve çok çok hasta olurdum. Tavuk tipi bir kızla evlenip ona uyum sağlamak zorunda kaldım. Televizyonsuz zifiri karanlıkta uyumaya başlayınca hastalıklara yakalanmaz oldum ve kilomu daha kolay kontrol edebildim.

Uyku biyolojik yapımızı düzenler. İmnun sistemi (hastalık mikroplara virüslere karşı vücudu savunan sistem) güçlendirir, metabolizma yavaşlar, hafızada bilgi işlemlenir, yorgunluğun kaybolması ile dikkat konsantrasyon artar, stresimiz aşağı düşer.

Hergün aynı saatte, yatıp karanlık bir odada uyumak derin uykuyu sağlar. Akşamüzeri aşırı yorgunluk,  gevşeyip uykuya geçmenizi zorlaştırır. Stres, gerginlik, uyuyamazsam korkusu ve kaygısı uykuyu geciktirir. Uyku ve ve iştahınızla çatışmamak gerekir.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

ALIŞVERİŞ PROBLEMLERİ: AKRABA İLE ALIŞVERİŞ ETME

“Akraba ile ye iç alışveriş etme” çok doğru bir atasözü, akrabaya “hediye et, ziyaret et, mutlu et” ama vereceğin parayı geri almayacağını bilerek ver ve üzülme. Pek çok görmüş geçirmiş kişi bunu zaten size söylemiştir. Söylemek kolay ama yapmak zordur. “Çok zordayım müşküldeyim”  diyebilen ve ezilen bakışlarla yüzünüze bakan bir yakınıza  “HAYIR” diyebilmek….  Yakın arkadaşlar içinde durum geçerli.

29 yıl önce mecburi hizmette kaymakamlıkta fakir fukara fonu başvurularını inceleyen heyette bende vardım. Mecburi hizmet yerim Gündoğmuş (Antalya 2000 nüfuslu bir yerdi ve herkes herkesi tanıyordu. Mesleğimin ilk 1-2 ayı idi henüz bir bisikletim bile yoktu. Evimde bir masa ve bir yatak vardı. Heyette tartışma konusu “bozulan kamyonun tamiri için yardım isteyen vatandaş için ne yapılmalıydı”

Bugün sosyal yardımlaşma dayanışma, kızılay hangi kanun ve şartlarla çalışıyor hiç bilmiyorum ama insanlar arasında “para -yardım- borç alışverişi” sessiz kanunlar nasıl olmalı biliyorum “komşun aç yatarken tok uyumayacaksın” vede “merhametten maraz doğar” yada “çok merhamet  edersen, merhamet edilecek hale düşersin” diyen bir kültürün evlatları  olarak karşınızdaki kişinin “İHTİYAÇLARI ile LÜXÜ” ayırd edin ve ettirin. Ekmek- su- giyicek ihtiyaçtır, biftek kürk lüxtür. Bir japon atasözü ise en iyi ölçü bence “ birine bir balık verirsen bir gün, balık tutmasını öğretirsen her gün doyurursun.”

Yardımlaşmadada kurumsallaşma ve kanunlar herhalde sömürü ve dilenciliğin önünü tıkar. “Versen bir dert vermesen bir dert” diyen kalmaz.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi

DEZORGANİZE BİREY, DEZORGANİZE TOPLUM (DİKKAT EKSİKLİĞİ, HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU, ŞİZOFRENİ)

DEZORGANİZE BİREY, DEZORGANİZE TOPLUM

İnternette arama motoruna “Dezorganize” yazın hemen “Dezorganize Şizofreni” karşınıza çıkar. Şizofreninin bir tipidir ve o kişiyi işinden gücünden alıkoyan bir formudur. Bu kişiler kelimeleri arasındaki bağlantı kopmuş, “sözcük salatası” halinde konuşur, bir çerçeve çizdiğini anlar, ne demek istediğini  anlamazsınız. Sizin için bunaltıcı bir iletişimin bozukluğudur sadece ama o kişinin hayatını karartır.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda  ise kişi dürtüseldir, hemen isteklerinin peşinde koşar, bir işi bitirmeden dikkati öbür işe kaymıştır Dezorganizedir. Çantası, dolabı, masası, odası, arabası, günlük programı karmakarışık ve istikrarsızdır. Çok zeki, iyi huylu, güzel bir insan karşınızda durur ama siz onu tanıdıkca şaşırırsınız. Yaşamın her alanında veya trafikte onu önce Allah, sürücüler ve iyi insanlar korur.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olanlarda minimal beyin disfonsiyonu mevcuttur. Toplumda yetişkinlerde %4-6 oranında görülür dürtüsel ve gözüpektirler. Bir toplumda %15 oranında da kişilik bozukluğu oranı vardır. Bunlardan bir yarısı çekingen, içe dönük özgüveni düşük bir tavır sergilerken bir yarısı yeteneği ve eğitimi yetersiz olsada dışa dönük, özgüven çok yüksek, empati yeteneğinden yoksun, pervasızca herşeyi çekip alan karakterdedir . “Akıllı düşünürken, deli  yolu alır gider” atasözünde ki deli diye tanımlanan işte bu gözükARA insanlardır. Gerçekten halk arasında deli diye tanımlananların gerçeği değerlendirme yetisi bozuk olduğu gibi bir işe yönelmeleri ve yürütebilmeleri zaten zordur. Tüm bu sebeple bu gözüpek insanlar, müdür, şef, patron, idareci, siyasetçi olarak toplumsal liderler olarak karşımızda görülürler. Gerçekten akıllı,İYİ NİYETLİ. iyi eğitimli UZMAN ları yönetirler,  onları çalıştırmamayı, işlerinden bezdirmeyi başarırlar.

Aile eğitimi ve okul disiplini adı altında iyi huylu ve akıllı insanlar ezilip bezdirilip girişimcilikleri yok edilerek ; uzman çalışana dönüştürülürler. Ancak Kayserili akıllı çocuğunun kıymetini bilir. Patron veliahtı çocuğunu, eğitim için okula yollarken kişiliğinin ve girişimciliğinin ezilmemesi için gayret eder. Erkek çocuklarına tanıdıkları bu hakkı, kızlara tanımadıkları gözlemimide itiraf edeyim.

Bizim toplumumuzda düzensizlik bir düzendir bazen. Yetişkin erkek ve çocuklarınızda görürsünüz bazen, daima dağınık masasını düzenler  ve fırçayı yersiniz. O dağınıklığı içinde kendince bir düzeni vardır. “Kervan yolda düzülür” diye bir atasözümüzde var mesela “başlamak bitirmenin yarısıdır” atasözünü tamamlayıcısı, bu duruma en güzel örnek BAZI kamu kurumları ve hastanelerdir, içinden çıkamazsınız, labirent gibidir. Ana binaya rastgele eklenmiş bina ve koridorlarla serseme dönersiniz, lazım oldukça eklenmiş binalar, katlar koridorlar… yollar… mahalleler… semtler derken yolda düzülen kervanların Sonucu  kaos, semtler, şehirler, bölgeler ve ülke. “En kötü düzen düzensizlikten iyidir” atasözünün kanıtını milletçe yaşıyoruz bugün. Her yerde kaos, ekonomi, siyaset, ilişkiler, dış ilişkiler ve TERÖR, KAN…

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

BAŞKASININ MUTLULUK SORUMLULUĞUNU ÜSTÜNÜZE ALIP DEPRESYONA GİRMEYİN

 

Başkalarının mutluluğu ile mutlu olmak güzel bir özellik ama yetersiz ve tehlikelide (kendi mutluluğunuzu da kovalamanız gerekir.) Çok şımartıp doyumsuz ve sorumsuz bir evlat yetiştirebilirsiniz.  “Hak etmedik aş ya karın ağrıtır ya baş” atasözünde olduğu gibi, eşinizi çok mutlu ve zengin edip “azgın teke sendromuna” yakalanmasına sebep olabilirsiniz.

Çocuğunuzun beyninde “anne baba çocuğu için herşeyi yapmalıdır” gibi sonu gelmez bir algı yaratırsınız. Eskiyen her makine gibi vücudunuz eskiyip, rüzgar tersine döndüğünde çok yorulursunuz. Bu dünyada cenneti yaşattığınız eşiniz, kendisine vadedilmiş diğer hurileri aramaya koyulabilir.

Meziyetleriniz, eziyetlere dönüşüp altında ezilir depresyon a girersiniz. Biz psikiyatristler diyoruz ki: İYİ İNSAN OLMAYIN!  Normal insan olun…  Yerinde “evet” yerinde “hayır” demeyi becerip, başkalarının mutluluğundan çok kendisinin mutluluğunun sorumluluğunu alan birey olmalısınız.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

ÖFKE KONTROL PROBLEMİ: ÖFKEDEN BESLENENLER

ÖFKEDEN BESLENENLER

İçimizde “bir çocuk- bir yetişkin- bir ebeveyn” barındırıyoruz. Zaman zaman biri hakim oluyor bize, karşımızda ki kişiye görede biri ortaya çıkıyor. Bazen içimizde ki ebeveyn bir başöğretmene dönüşüyor herkesi ve herşeyi düzeltmek dünyayı cennete çevirmek istiyoruz… mümkün mü?…

Umarsızlık çok yaygın, görürsünüz yola çöp atanlar.. trafiği alt üst edenler… Diğer taraftan da başöğretmenler öncelikle kendilerini yiyip bitirirler ve bize gelirler. Diğer insanları nereye kadar eğitip, nereye kadar öğretebiliriz. “Ona gününü göstermekle” terbiye edebilir miyiz?

Araya bir Kayseri fıkrası: Erciyes’e komşu Ali dağı vardır. Erciyes’e tırmanan rekor kırar ama döne döne Ali dağına da çıkmak hiç kolay değildir. (Ben hiç denemedim bile!) Zamanın  birinde arsız çırağından bıkan usta demiş ki: “ ulen çocuk seni kulağından tutar döne döne Ali dağının tepesine çıkarır, yoruk yoruk yorarım” demiş. Arsız çırak sırıtarak “ he he sende benle yorulursun ya” demiş.

Birine kızıp öfke lenip enerji harcayıp içinizi tüketirken, onu hiç etkilememiş olma ihtimali çok yüksek olduğu gibi “içinden eğleniyor bile”olabilir. Çocuklarınızı ve öğrencilerinizi eğitebilirsiniz, siz deniz olsanızda onlar kendi kapasitelerince sizden birşeyler alacaklardır.Karşınızda fincan kapasiteli varsa fincan kadar, testiyse testi kadar alır. Kapasiteleri üzerine etkiniz ise sıfırdır.

Etki alanınızda olmayan kişiler ve yetişkinler içinse “maşa kullanın”… yasalar, hukuk, trafik polisi, ambulans gibi… ses telinizi bile iş bitiren kişilere ve işlere ayırın.

Yaşamdan örnek:

16 sene kadar önce bir işletme açmıştım. 18 yaşında kız çalışan; her gün iş yerine gelen evli ve çok yetkili bir müdürle flörtleşiyordu. İşinden memnun olduğumuz kızla 35 yaşında bendeniz, 38 yaşındaki eşim anne babası gibi konuşup pek çok defa uyardık. “Bakışlarında ki tuhaflık” her ikimizede garip geldi, yeni iş yerimiz;imzasız,  uydurma bir mektupla pek çok yasal kurumca denetlendi, canımız sıkıldı, sebebini öğrenemedik. Kız  bütün sorunlarımızı o müdürün çözebileceğini söyledi. Bir gün kız müdürün kucağında arabasında yakalandığı halde üstü örtüldü. Kızı işten çıkarttık, o müdürle değil, kurumlarla sorunları çözdük. O kızın senelerce haberi geldi bize. Bir kurumdan o kuruma pek çok işi kolaylıkla buldu (buldular!) ve kaybetti. Sonunda bir sauna havuzunda uygunsuz bir şekilde herkese yakalandı iyice deşifre oldu, tüm il merkezinde adı duyuldu ve öğrendik ki 14 yaşında teyze oğlu ile işe başlamıştı.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

MASTÜRBASYON

MASTÜRBASYON

5 yaşında çocuğun babası burnundan soluyarak bağırıyordu “benim çocuğum sapık mı olacak söyle” diye. Olmadı bugün 28 yaşında çok iyi eğitimli, sağlıklı ve evli.

Babası oyuncak bebeği ile sürtünürken yakalamıştı oğlunu. Özellikle 7 yaş altı çocuklarda gözlenebilir. Sıkıntı, öfke, mutsuzlukla baş etmek iöin sağlıklı sağlıksız yollar keşfederiz. Bunların bazıları geçici,  bazılarıda uzun dönem kötü alışkanlıklara dönüşür. Sıkıntılı bir güne uyanmak istemeyiz mesela hayal kırıklığımızı tatlılar, dondurmalar ile yatıştıracağım diye yemeğe sarılabiliriz. Bazı erkekler için eşi ile barışmanın yolu problemi masaya yatırıp çözmek değil, sevişmektir  mesela, kendi öfke ve sıkıntısından kurtulduğu gibi, eşinin de rahatlayacağını düşünüp bu yolu kullanır yani problemi halının altına süpürür yine. Daha kötüleri var tabi, sigara, alkol, madde, oyun bağımlılıkları, son zamanlarda bağlılık ve aşkla karıştırılan İNSAN BAĞIMLILIĞI.

Tüm bunların temeli çocuklukta atılıyor. Ailesinden ilgi alamayan çocuk, ya şirinlik pozitif davranışlar sergiler, yada kırıp dökerek ilgiyi almaya çalışır. Yada içe dönük bir çocuk, parmağını emer, tırnağını kemirir, yada kendine haz veren organı ile oynar yada sürtünür, bebekler bile bunu keşfedebilir. Bu çocuğun ileride olumsuz kişilik geliştireceği anlamına gelmez, ona vakit ayırıp onunla oynamak, onu utandırmamak gerekir. Utandırır cezalandırırsanız, kendisini rahatlatan bu davranışı siz görmeden daha çok yapmasına ve pekiştirmesine yol açarsınız.

Ergenlerde ise çocuğunuzun sınırlarını aşmayın. Kapısını çalmadan odasına girmeyin, banyosuna karışmayın. Onun mastürbasyonu, cinselliğe hazırlık ve egzersizdir. Cinsel geriliminden kurtulup dersine geçmesi için bir fırsattır. Özel yaşamını, çamaşırını bir dedektif gibi kurcalamanız onu olumsuz etkilersiniz. Sorduğu sorulara cevap vermekte güçlük çekerseniz bir profesyonelden önce öğrenin. İnternet ve arkadaşlardan herşeyi öğrenseler dahi yinede kafasındaki soru işaretlerini size sormasına fırsat verin, sorduğu kadarına cevap verin, fazlasına değil…

Kızlarda mastürbasyon, bekarete zarar vermez. Clitorus denen kısmın, bekaretle ilgisi yoktur ve yalnız kadının orgazm organıdır.

Dürtülerini zararsız bir şekilde doyurmuş olan ergen derslerine ve uğraşlarına döner . onlara empati yapamıyorsanız, iki öğün yemek yemeden semt pazarı ve yemek reyonlarını gezin. Ekmeğin, pastanın, çilek kokusunu aldığınız gibi onlada tüm karşı cinsin ay gibi parlayacağını unutmayın.

ÖZGÜVENİNİZİ KİMSENİN ZEDELEMESİNE İZİN VERMEYİN!

ÖZGÜVENİNİZİ KİMSENİN ZEDELEMESİNE İZİN VERMEYİN!

Yaşamdan örnek:

Genç, güzel, küçük bebeği olan yüksek eğitimli, meslek sahibi, bir hafta önce kocası aniden vefat etmiş kadının anlattıkları, üzerinden çok çok uzun yıllar geçmesine rağmen aklımdan çıkmamıştır:

Büyük bir aşkla ve kısa sürede evlendik, kocam eve geç geliyor, sürekli yalan söylüyor, bir takım şüpheli vücudunda çürükler var, artık sormaya bile çekiniyordum cevabı: paranoid, şüpheci, kötü kalpli… vs.. diyordu, kendimden şüphe etmeye başlamıştım. Yeni doğan çocuğumun bakımı ile beni başbaşa bırakmıştı. Hep çok işi vardı, çocuk ateşleniyor, uyumuyor, yorgunluktan hiçbir şeyi düşünecek halde değildim, onu takip etmeye takatim yoktu. Bir gece uykumdan, kocamın garip sesleri ile uyandım. Çok korkmuş, nefes alamıyormuş gibi inliyor, gözleri faltaşı gibi açılmış ve kanlı, uyku sersemi çığlığıma komşular uyandı. Ambulans gelmeden eşim vefat etti. Şüpheli ölüm diye savcılık duruma el koydu. Cep telefonları, diz üstü bilgisayar, tanıklar … o gece 03 de eve geldiğini kapıcının görmesinden başlayarak tüm kirli çarşaflar ortaya döküldü ki… kadınlar, barlar, gizli tatiller… şüphelerim buzdağının sadece üst kısmı imiş. Mezarından çıkarıp ona tırnaklarımı geçirmek istiyorum, bu öfke ve aldatılmışlıkla nasıl yaşayacağım?

BUGÜN ÇOCUKLAR ANNELERİ AZARLIYOR

BUGÜN ÇOCUKLAR ANNELERİ AZARLIYOR

Xyz kuşağı derken, kuşaklar arası aralıklar giderek artıyor. Bugün ofise çıkarken asansörde 12-13 yaşlarında bir erkek çocuğu, kartla asansör düğmelerini ilk defa çalıştıran annesinin acemliğini, utanılacak bir becerisizlik olarak  algılamış olmalı ki  azarladı.

Geleneksel kurallara büyütülen bizim jenerasyonda annemizin gözüne bakardık. Sevgi, güven kaynağı olduğu kadar korku kaynağı idiler. Terlik, tokat yemeden büyüyen kaç kişidir? Belki çocuk psikiyatristlerinin bir bir anket çalışmaları vardır. Sonuçta erkenden sorumluluk aldık, evlendik ve aklımızda sıkıntılı, korkulu, mutsuz bir çocukluk anıları kaldı.

Yeni jenerasyon; oyun alanı, oyun zamanı, geniş aile, canlı hayvanlar, bahçelerden mahrum büyürken özel okul, pek çok giysi, oyuncak, teknoloji, para, hizmetçi, bakıcı ile büyüdü. Tüketerek ve eğlendirilerek mutlu olunacağını öğrendi, üreterek bir şey ortaya çıkararak değil. Kısaca para için söylenen söz hayatın her alanında geçerli bugün:  VERENE ÇOK ALANA AZ GELİR. Saygı, sabır, hoşgörü öyle. Çocuklar model alarak öğreniyorlar. Büyüyüp kendi de ebeveyn olan kişiler, anne ve babalarında beğenmedikleri davranışlara karşı yeni davranışlar geliştiriyorlar. Örneğin; hem tembel, hem bonkör babası batan genç, ileride çalışkan olmanın yanında cimri olmayıda seçebiliyor. Bugünün pek çok ebeveynleri mutlu, başarılı, ezilmemiş gençler yetiştireceğim derken, saygısız, bencil, sorumsuz bir nesil yetiştirdi.

Çözüm önerim: “Hayatta en hakiki gerçek ilimdir, fendir” deyip bilgi ile yetişmeli çocuklar. Sevgiyle, disiplin terazisi çok iyi ayarlanmalı. Deneme- yanılma ile uğraşma yerine ana-baba tutumu nasıl olmalı? Okunmalı, okutulmalı.

Eskiden insanlar “tarla domatesi” gibi doğal ortamda büyürlerdi. Bugünün insanı “sera domatesi” gibi büyüyor. Seralara hangi arı, hangi ayda bırakılacak, toprağın fe(demir) oranı, havanın nemi, ısısı, gübresi gibi bilgiler fenne uygun olmazsa domates toplayamazsınız. Anneyi azarlayan bu çocuklar genleri sağlamsa eninde sonunda  doğruyu bulurlar 30lu yaşlarda… Tabii zaten çok düşünüp kendisini 30-40lı yaşlarda dünyaya getirmiş yaşlı ebeveynini yanında bulabilirse…

Çocukları, sadece kendi istek, dilek deneyimlerimize göre büyütürsek hayata hazırlamamış oluruz. Unutmayalım: iyi anne baba, kendi ayakları üzerinde durabilen, uyumlu ilişkiler kurabilen evlat yetiştirendir!

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑