Ara

Ay

Eylül 2015

GÜVENLİ BİR DAYANAK BULAMAMAK: ÖKSÜZ YETİM

güvenli_dayanak_bulamamak_öksüz_yetim

 

Esmer, zayıf, yanakları içe çökük, elleri ince, masum bakışlı bir kızdı. Yanında ise konuşurken göze bakamayan, her halinden problemli bir çocukluk geçirdiği belli olan babası vardı. Kıza ellerini uzat dedim, uzattı. Babası bağırdı: “Düzgün uzat!” “Kızım şuraya otur dedim!” Kız doğru yere oturdu, babası bağırdı: “Nereye oturdun öyle?” Bir üveylik hemen sezilmişti ama nasıl?

Baba, daha çocukken yetimhanede büyümüştü. Orada küçük bir meslek sahibi olup evlenmişti. Eşiyle anlaşamayınca hamile kadını terk etmişti. Yavrusunu hiç aklına bile getirmemişti 20 yıl. (Yeryüzünde nerede bir yavrusu olduğunu bilmeyen pek çok erkek vardır herhalde.) Çocuğu dünyaya getiren kadın kısa bir süre sonra ölmüştü. Yaşlı anneanne ise kızı büyütürken bunamaya başlamıştı. Çocuk ve bunamış anneanne senelerce yardımla yaşar hale gelmişlerdi. Bu sağlıksız ortamda yaşayan kıza bir de hastalık musallat olmuştu. Daha önceki hikâyelerde tariflediğim “Manik hecme.” Önceleri düzgün davranan kızcağız, hastalığın oluşturduğu cinsel kamçılanma sebebiyle, erkeklerle samimiyeti arttırmış, kendini bilmez davranışlarda bulunmaya başlamıştı.

Bu arada 20 yıl önce dul kalan baba, büyük bir şehre taşınmış, iyi bir işe sahip olmuş, renkli gözlü, güzel, öfkeli, uyanık ve kocasını çok iyi çekip çeviren bir kadınla evlenmişti. Güzel güzel, akıllı ve eğitim ortamında sağlıklı üç çocuğu vardı. Ama köyden gelen haberler yüz kızartıcı idi. Sahipsiz kalan kızını ele almazsa kötü kadın olacaktı. Zavallı kızcağızın haberi mutlu yuvalarında bomba etkisi yapmıştı. Sofrada ağzından akıtmadan yemek yiyemiyordu. Çünkü kullandığı ilaçlar elini titretiyordu. İlaçlar bitip kızcağız aklını tekrar kazanıncaya kadar zaten kendine olmayan güvenini hepten yitirmişti. Her davranışı göz önünde olan kız, sürekli azarlanıyor, horlanıyor. Bu sefer korktukça eli daha çok titriyordu. Yemeğini ayırdılar, odasında yiyecekti. Hiçbir canlının karşı koyamayacağı YALNIZLIĞA bu biçare de karşı koyamamış, aşırı iştah açan ilaçlarına rağmen çöp gibi kuruydu. Öz babasının evinde istenmeyen evlatlıktı. Manik hecme’den kurtulup kendine gelmeye başladığında bu esaretten kurtulmak istedi. Evden kaçıp eski evlerine gitmeye çalıştı. Zaten döven üvey anne her yerini iyice morartmıştı. Odayı da kilitlemişti. O zaman da telefon etti polise, “İmdat, beni kurtarın, hapsediyorlar,” diye. Sonuç, yine iki mor gözdü. Zorla topladığı aklı iyice karışmıştı, ama asla başkasına vuramayacak şekilde sindirilerek yetiştirilmişti. Kapana sıkışmış gibi çaresiz, ümitsiz bakınıyordu. Tüm konuşmalarıma rağmen aile sevgi ile yanaşmayı beceremedi kıza. Kızcağız manik hecme’den kurtuluyor, düzeliyor, ama dayak ve dışlanmadan kurtulamıyordu.

 

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

HÜCRE HAPSİ

evde_hücre_hapsi_depresyon

 

60 yaşlarında olmasına rağmen 70’lik gibi görünen kadını evinde görmek zorunda kalmıştım. Altı aydır bir somyada sürekli yatıyor, yattığı yerde besleniyordu. Tuvalet ihtiyacını odada lazımlıkla karşılıyordu. Bunun sebebi başının dönmesiydi. Hiçbir doktora götürülememişti, çünkü bu odadan dışarı çıkacak gücü ve cesareti yoktu. Hiçbir tetkik yapılmamış olması ve ilerlemiş yaşı beni endişelendirmişti. Yaptığım fiziksel muayenede her şeyi sağlam gözüküyordu.

Oysa hastamız başını kaldırıp beline kadar doğrulunca, “Ay ay,” deyip çığlıklar atıyordu. “Başım dönüyor,” deyip geri yatıyordu. Üç aylık tedaviden sonra yavaş yavaş evinin içinde dolaşmaya başladı. O yattığı süre içinde kızı epey değişiklik yapmıştı. Şaşırarak dışarı baktı, yapraklar yeşermişti. Sonbaharda yattığı yerinden ilkbaharda kalkabilmişti. Yavaş yavaş evinin bahçesini dolaşması aylarımızı aldı. Sokağına çıkıp caddelerde dolaşabilmesi, minibüslerle otobüslerle dolaşabilmesi yine aylarımı aldı. İlk tanıştığımızdan yaklaşık on ay sonra bahçesinde bir yemek sofrası hazırlamıştı sadece benim için. Devamlı bakıcısı durumunda kalmış kızını nişanlamış, evi düzgün, morali yerinde, bahçe bakımlıydı. Ve beni davet etmek için evine iki duraklık mesafede olan muayenehaneme tek başına gelmişti. Davete, İcabet etmek şarttı.

 

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

İLETİŞİM SORUNLARI: KARŞIDAN BAKMAKLA BAHAR ALINMAZ

bakmakla_bahar_alınmaz

 

 

Yaşamdan Bir Örnek:

Orta okula başladığımda (11 yaşında) hızla uzamıştım. İnşaatta demir büken ve kış ayazında boş kalan 18-20 yaşlarında mahalleden bir bir delikanlı, beni sürekli takip ediyordu. Rahatsız etmiyor, laf atmıyordu ama ilgisini belli etmek için sinsi sinsi peşimden geliyordu. Okul yolu uzundu, köşeyi dönünce kendimi ona kaybettirmek için epey beyin kıvrımlarımı çalıştırmıştım. Ben boyu uzamış bir çocuktum. Aileden zorla kopardığım okuma iznimin önüne kimsenin geçmesine izin verecek değildim. 2 sene aptal aşık, peşimde okula gittim, sonunda korkarak anneme söyledim. Delikanlının uzun sürede tehlikesiz olduğunu anlamış olmama rağmen, sosyal baskının hakim olduğu büyüdüğüm ilçede biri durumu fark eder babama söylerse ve beni okuldan alırlarsa diye ödüm kopuyordu. Annem “karşıdan bakmakla bahar alınmaz, sen hiç cevap verme, düzgün okuluna git, bıkar, vazgeçer” dedi. Vazgeçmedi… saygısı, sevgisi ve inadı ile çocukluğumu bitirdi, nefret ettirdi. Yatılı liseye gidince kurtuldum. Eve geldiğim ilk yaz tatili bilerek saçımda örtü kucağımda komşunun bebeği ile göründüm, şok oldu gitti bir daha görünmedi çok şükür…

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

 

İLİŞKİ SORUNLARI: EVLİLİKTE KADINA CİNSEL ŞİDDET

evlilikte-kadına-cinsel-şiddet

 

Yaşamdan bir örnek:

Bakireliğin aşırı övüldüğü bir köyde büyüdüm. Çocukken cinsel organına dokunulmak, sürtünmek sureti ile tacize uğradım. Uykum arasında bir elin önümde gezinmesini dayanılmaz tiksinti ve ürpertisinin acısını size tarif edemem. Babam dahil tüm erkeklerden korktum. Çocukken seyrettiğim Türk filmlerinde ki üstü örtük sevişme sahneleri midemi bulandırıyordu. İnsanların bu saçma, iğrenç ve hayvani şeyleri neden yaptığını anlamıyordum. İnsanlar için en değerli şey “YAR” olmalıydı ki tüm türküler, şarkılar yar diyordu. En ağır küfürü de yine sexle ilgili söylüyorlardı. Filmler de gördüğüm yetmiyormuş, biz çocuklar sağırmışız gibi yanımızda iri yarı konuşan büyüklerimizden acılı, kanamalı kötü bir şey diye öğrenmiştim.

Evlilik sosyal bir ihtiyaç diye, güvendiğim biri ile evlendim, ilk bir ay kabustu. 1 ay cinsel terapiste giderek ödev yapar gibi bu işi öğrendim. Bekarlığını yeterince değerlendirmiş eşim şehvetli, çok bilgiliydi. Sabaha karşı sarılıyor, direkt elini ben uykudayken çamaşırıma sokuyordu. Bir, beş, on beş kez yapma dedim, mümkünü yok. Uykudan korkmuş, sinirim tepemde canım yanarak uyanıyordum. Sonunda travmamı söyledim, çaresi yok yine yapıyor… Bir gün kalkıp hırsımdan çamaşırlarımı parçaladım. Aylarca Çapa tıp Fakültesine “Ensest” grubuna gittim yine çaresi yok. En son bir gün uyku sersemi kendimi kaybetmiş bir şekilde ona dirsek, topuk ne geldiyse vurdum. O güne kadar 4-5 yıl beni çıldırttı ama uyanıkken yine yapmaya senelerce devam etti.

Sağlıklı normal bir kadınım, uykumu alıp, karnım doyunca istek duyarım ama sabahtan akşama çalışıp eve gelince ev işi ve çocuklarla ben uğraşırken, o televizyon karşısında yatar, tam ben artık yorgunluktan ölmüşüm gecenin ikinci yarısı yanıma gelir kabus gibi. Özenle çocuğu erken uyutmaya çalışırken çocuk beni uyutur, bazen. Çocuk uyudu diyelim, beyefendi yemek sonrası, tv karşısında güzellik uykusunu almış dizi veya maç seyrediyordur. Keyfi çatıp yatağa gelinceye kadar gecenin ikinci yarısı olur yine benim tüm bedenim yorgunluktan uyuşmuştur. Artık cevap veririm bu seferde erkenden boşalır, ben uyanık ve uyarılmış kalırım, uyuyamam. Ertesi sabah erkenden kalk tekrar işe git, tüm gün gözünde uyku ile çalış, işkence… derken çocuklar büyümeye başladı, okula başladılar. Daha 38 yaşında idi erken boşalması için asla doktora götüremediği m gibi birde sertleşememeye başladı. Günlerce bana el sürmüyor bende sesimi çıkarmıyordum. Bir gün sabaha karşı olmadık bir saatte beni sexe zorluyor, her yerimi seviyormuş gibi ovalarcasına avuçluyor. Ben tam uyanmadan sexe başlıyor. Saniyeler içinde boşalıp banyoya gidiyordu. İlişkiden sonra o banyoda iken, senelerce mastürbasyon yapıp gerilimimi atıp uykuya öyle dalabiliyordum. Öbür türlü uyarılmış, uyandırılmış sinir küpü halinde kalıyordum. Empotansı için bevliye, psikiyatri hiçbir yere götüremedim. Dedim ki: “tamam okey bana hiç dokunma böyle yaşayalım. Uyarılmayınca rahatsız olmuyorum, uyarılınca çok kötü oluyorum” dedim. Yine nafile… Aylarca sırtını dönüp uyuyor bakıyorum, uykumun en derin yerinde gene tepemde ve 1-2 dakika… Bu arada yanından hiç ayırmadığı sekreteri ile dedikodular… o kızı işten çıkar dedikçe kavgalar ve bu kısacık sex süresinde omuzumu ısırmalar. Kısa zamanda iki omuzum çürük içinde kaldı. Bir gün artık yetişkin oğlumla kahvaltı masasında iken omuzumdaki hırka düştü, çocuk omuzumda ki diş izi çürüklerini görünce gözleri büyüdü ve oda beni ısırmayı bıraktı. 50 yaşında nedense aniden empotansı düzeldi, bu sefer de “doğru düzgün sevişemedik hep bana hayır dedin” diye eziyet etmeye başladı. Ona iki güzel çocuk hediye etmenin ve onları analı babalı büyütmeye çalışmanın cezası bu olmalı. Yolda yürürken oruçlu iken bile sürekli etrafında ki genç dekolteli kadınlara sınırsız bakıyor, bana verdiği mesaj şu, sen sadece benimsin, ben bütün kadınların…

 

Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeynep Pınar

Moral Psikiyatri Kliniği

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑